"Gözlere Şenlik Filmler"
THE FALL – 2008
Bir film çekiminde sakatlanan ve yataktan çıkamayan Roy ile küçük bir kızın hastanede yaşadıkları olağandışı sevgi öyküsüdür. Adam ve kız kendi aralarında, intikam peşindeki beş kahramanla ilgili bir masal uydururlar. Ve bu masal öyle renkli, görselliği öyle çekici ki hiç bitsin istemiyorsunuz.26 farklı gerçek mekanda çekimlerinin gerçekleştirdiği The Fall’da hiç özel efekt kullanılmadı. Yönetmenin titizliği sonucu çekim ve post-prodüksiyon aşaması tam 4 yıl sürdü.
HERO – 2002
Hero’nun sadece fragmanını izlediğinizde bile filmin size ne muhteşem görüntüler sunacağını anlıyorsunuz. Çin dövüş sanatı bu kadar estetik, bu kadar göze hitap edecek şekilde sunulamazdı herhalde. Bu film içinden şahane renklerin, doğanın, yaprakların geçtiği bir resital adeta.
THE FOUNTAIN – 2006
Aronofsky, filminde geçmiş, bugün ve gelecekten 3 farklı hikaye sunuyor bize.Bu hikayeleri izlerken de filmin tümüne yayılmış inanılmaz bir görselliğe tanık oluyorsunuz. Hele bazı sahneler tam fotoğraflık,durup durup izlemelik. Jackman’in o gözalıcı balonda atmosferi arşınlarkenki hali filmin aklımızdan çıkmayan sahneleri arasında. Sadece göze değil ruha da dokunan bu film, gözlere şenlikler arasında olmazsa olmazlardan.
AŞKIN GÜCÜ – 1998
Chris Nielsen ( Robin Williams) ve karısı Annie birbiri için yaratılmış bir çifttir. Bir otomobil kazasında iki çocukları öldükten sonra Annie için hayat gittikçe zorlaşır.Bir gün Chris de öldüğünde Annie dayanamaz ve intihar eder. Eşine çok bağlı olan Chris cennetten ayrılır ve cehennemde olan eşini bulmak için bir yolculuğa çıkar. Bu noktadan sonra karşılaşacağınız sahneler hayallerinizin sınırlarını zorlayacaktır. Bi düşünün; cenneti uyarlayacak olsaydınız dünyanın tüm renklerini kullanmanın ötesinde şeyler de ortaya koymak istemez miydiniz ? Bu filmde de öyle olmuş.Ah keşke bugünün teknolojisiyle 3 boyutlusu da yapılsa dediğim filmdir kendisi.
HAYAT AĞACI – 2011
1950’lerde geçen filmin başrollerinde karşımıza Brad Pitt,Sean Penn çıkıyor. Büyüdükçe masumiyet kaybına tanık olan çocukların hikayesini, baba oğul ilişkisini psikolojik tahlilleri de barındırarak anlatıyor.Filmin seveni kadar sevmeyeni olduğu da kesin. Özellikle sekansların uzunluğu sinema severlerin film hakkında olumsuz yorumlar yapmasına sebep olmuştu. Fakat filmin giriş sahnesi, görsel detaylar, görselliğin müzik ile bütünleştirilmesi ve o diyalogsuz geçen yaklaşık 15 dakikalık varoluş felsefesi kokan bölüm…
Pİ’NİN YAŞAMI – 2012
Romandan uyarlama olan filmde 16 yaşında olan Pi’nin yanında bir Bengal kaplanıyla Pasifik Okyanusu’nda hayatta kalma mücadelesi anlatılmaktadır. Filmi izlediğimizde herkes şunu soruyordu; kaplan gerçek mi ? Filmin çekimleri öncelikle kaplanın sahneleri ile başlamış. Önce kaplanın sahneleri sandalın içinde çekildikten sonra aynı görüntüler 3D animasyon olarak hazırlanmış. Sonrasında bu sahneler üst üste getirilerek, gerçeğe çok yakın görüntüler elde edilmiş. Filmdeki gerçeklik algısının yüksek seviyelere çıktığı muhakkak. Bu tada da tabi ki sinemada izlemiş olarak daha çok varıyorsunuz.
BIG FISH – 2003
Listeye Tim Burton almasak olmazdı. Onun filmlerinde görsellik her zaman ön planda. Renklerin derinliği, bunların başarılı bir şekilde uygulanması ve masalsı bir hikaye eklenince Big Fish bitince rüyadan yeni uyanmış gibi oluyorsunuz.